Devlet tehlikenin farkında; ancak harekete geçmiyor: Şeriat çağrısı yapan yapılar raporda
“Ümmet”, “şeriat” ve “İsrail’le savaş çığırtkanlığı” yapıldığı yürüyüş düzenleyen radikal İslamcı gruplar Köklü Değişim Dergisi ile Tevhid Dergisi’ne ilişkin Diyanetin gizli tarikatlar raporunda yapılan tespitler de dikkat çekti.
Raporda; Tevhid Dergisinin başyazarı Halis Bayancuk için “Hilafeti itikadi (inanç) bir mesele olarak görür ve bunun dışındaki yönetim biçimlerini küfür (inanç inkarı) kabul eder” değerlendirmesi yer aldı.
Aynı raporda Köklü Değişim Dergisi’nin bağlı olduğu Hizbut Tahrir içinse “Haklarında küresel güçlerin kontrolü ve desteğiyle faaliyet yürüttüklerine dair iddialar bulunmaktadır” tespitine yer verildi.
Gazetemiz Cumhuriyet; Ankara’nın merkezinde geçen pazar “ümmet”, “şeriat” ve “İsrail’le savaş çığırtkanlığı” yapılan yürüyüş düzenlemesiyle tepki ve dikkatleri üzerine toplayan radikal İslamcı gruplar Köklü Değişim Dergisi ile Tevhid Dergisi gruplarını mercek altına aldı. Cumhuriyet; Köklü Değişim Dergisi’nin Yargıtay tarafından terör örgütü kabul edilen ve “hilafet devleti” kurmak için mücadele veren Hizbut Tahrir’in yayın organı olduğunu, Tevhid Dergisi’nin ise El-Kaide ve IŞİD bağlantısı iddialarıyla cezalar alan Halis Bayancuk’un elebaşılığını yaptığı selefi “Tevhid ve Sünnet Cemaati”nin yayın oraganı olduğunu aktardı.
DİYANET TEHLİKEYİ YAZMIŞ
Bu iki yapının Diyanet’in 2016’da hazırladığı ve gizli tarikatlar raporu olarak bilinen “Dini-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dini-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dini Yönelişler” raporunda da yer aldığı ortaya çıktı. Söz konusu raporda iki yapının demokrasiyi İslam dışı bir uygulama olarak gördüğü için hilafet devletini kurmak amacıyla hareket ettiği kaydedildi.
Raporda Tevhid Dergisi ve hareketi elebaşıları Ebu Hanzala kod adıyla da bilinen Halis Bayancuk’un kişiliğinde incelemeye alındı. Bayancuk’un Mısır’da medrese eğitimi aldığı kaydedilen raporda; geleneksel İslam çizgisinden farklı olarak, din-devlet ilişkisini inanç konusu olarak ele aldığı aktarıldı. Raporda Bayancuk için; “Dini/şeri bir yönetimin zorunluluğuna ve bunun da bir halife önderliğinde olması gerektiğine inanır. Bunun dışındaki yönetim biçimleri ona göre tağuttur (dinden saptıran), tevhide aykırıdır ve şirktir. Hilafeti itikadi (inanç) bir mesele olarak görür ve bunun dışındaki yönetim biçimlerini küfür (inanç inkarı) kabul eder” değerlendirmesine yer verildi.
‘Devlet, Erdoğan’a muhalefet etmeyen cemaatler istiyor’
Bayancuk ise 2022’de Tevhid Dergisi’nde verdiği bir röportaj da söz konusu rapora ilişkin; “Devlet’in yeni gözdesi Erenköy Cemaati ve Bitlis/Siirt yöresi medreseli tarikatlar. Gözden çıkardıkları İsmailağa, Menzil ve Süleymancılar… Yakın zamanda operasyonları duyarsanız şaşırmayın. Anlaşılan o ki; devlet fazla ehli Sünnetçilik (İsmailağa), fazla zenginlik-kalabalık-kapalılık (Menzil) ve fazla muhalefet-kapalılık (Süleymancılar) istemiyor. Her türlü yoruma açık olan, elde ettiği zenginliği ilgililerle paylaşan, Erdoğan’a muhalefet etmeyen, tam bir teslimiyetle teslim olmuş cemaatler istiyor” eleştirisin de bulunması dikkat çekti.
‘ÖZELLİKLE GÖÇMENLER ARASINDA YAYILIR’
Raporda; 1953’te kurulan Hizbut Tahrir içinse faaliyetlerini 90’lı yıllardan başlayarak genişlettiği; Körfez Savaşı’nın etkisiyle başlayan radikalleşme dalgasından etkilendiği belirtildi. Örgütün; Ürdün, Suriye, Kuzey Afrika, Türkiye ve Güney Orta Asya’ya yayıldığının belirtildiği raporda; “Ortadoğu’da baskılara maruz kalan üyeleri Batı Avrupa’da yeni yapılanma yoluna gider, özellikle ikinci nesil göçmenler arasında yayılır. Özbekistan ve Kırgızistan’da faaliyetleri dikkat çeker” ifadeleri kullanıldı.
RAPORDA HİZBUT TAHRİR’İN CUMHURİYETİ KABUL ETMEDİĞİ TESPİTİ YAPILMIŞ
Hizbut Tahrir’in öne çıkan görüşlerinin hilafetin yeniden kurulması merkezli olduğu vurgulanan raporda; şu ifadeler kullanıldı:
“Hizbut Tahrir’e göre bugün için yaşanılan dünya ‘darül küfür (İslam olmayan ülke)’ ve ‘darül İslam (İslam ülkeleri)’kavramlarına göre yeniden inşa edilmeli. Tarihel süreçte hilafetin sınırları altındaki İslam ülkeleri yeniden İslam’a dahil edilmeli. Evrensel bir İslam ideolojisiyle İslam devletlerini her tarafa yaymak gerekir. Demokratik düzen bir küfür düzenidir. İslam, hakimiyetin halka ait olduğu demokratik bir nizama bağlı olan cumhuriyeti de kabul etmez. Bütün diğer uluslar ve ulus devletler İslam devletinin vilayeti konumundadır. Öte yandan haklarında küresel güçlerin kontrolü ve desteğiyle faaliyet yürüttüklerine dair iddialar bulunmaktadır.”