Özgür Özel’den ‘Mansur Yavaş’ ve ‘Meclis protestosu’ açıklaması: ‘Gelecek sene 1 Ekim’de aynı durum olursa…’ – Son Dakika Siyaset Haberleri

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, dün partisinin Bolu’da yapılan milletvekili kampını takip eden basın mensuplarıyla bir araya gelerek soruları yanıtladı.

Özel’e; Grup Başkanvekilleri Ali Mahir Başarır ve Murat Emir ile Medya ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut eşlik etti.

“DÖRT GENEL BAŞKANI ARADIM”

Özel, “1 Ekim’de muhalefet liderlerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile verdiği fotoğraflar sonrası muhalefet liderlerinin eleştirilmesi sonrası, genel başkanları aradığınızı söylediniz. Ama seçmenin hayal kırıklığını artıran bir görüntü oldu. Bu konuda nasıl bir strateji izleyeceksiniz” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Zaten dört genel başkanı aradım. Ayrıca Saadet Partisi’nin Genel Başkanı’nı da aradım ama orayı şu gündemde aradım: Sumud Gemisi’nde bulunan milletvekillerimizi aradım, bugün konuşabildim onlarla. Çünkü dün aradığımda çekmiyordu internet. Görüştükten sonra da Saadet Partisi Genel Başkanımızı aradım ve Türkiye adına, hepimiz adına çok önemli bir görev yaptığını milletvekili arkadaşlarımızın, bizim de hem bütün desteğimizin hem dualarımızın onlarla olduğunu söyledim.

Dün dört genel başkanımızla konuşmuştum. Onlara bu yaşananlardan, yani maalesef sosyal medyada gelişen bir linç kültürü var ve gitgide tepkileri kendi kendine büyüten bir şey oluyor. Zaman zaman hepimiz bundan nasibimizi alıyoruz. Örneğin geçen sene Devlet Bey’in söylediği bir söz, benim cevabımda hiçbir sorun yok ama orayı yayınlamadılar. ‘Siyaseten böyle konuşuyoruz. Üzülmüyorsunuz değil mi’ dedi. Ben orada cevabımda Celal Adan’ı kastederek muhalifleri gayet memnun edecek bir şey söylemiştim. ‘Biz de sözümüzü esirgemeyiz ama saygıda da kusur etmeyiz’ gibisinden.

Oradan böyle bir kısmını kullanmışlardı sosyal medyada. Günlerce bana da aynı şeyler yaşandı. Hem bu deneyimlerimi sayın genel başkanlarla paylaştım ve zaten herkesin gözünün önünde olan, Meclis Başkanı’nın davetiyle olan, o davete de icabet etmenin gerektiği bir süreçte böyle bir kriz çıkarılmasına üzüldüğümü söyledim.”

“BİZİM DURUMUMUZ ÖZEL. BİZ, SİYASİ TARİHİN EN AĞIR SALDIRISI ALTINDAYIZ”

“Dün mitingde ve bugün de konuşmamda da söylemiştim. Bizim partimizden, mevcut milletvekillerimizden, yöneticilerimizden herhangi birisinin o konuda bir olumsuz ifadesi zaten olmamıştı. Onu da yakından takip ediyorlar. Benim hiç bu olaylar gelişmeden önce, daha Silivri’de cezaevi çıkışında bu bana sorulduğunda da demiştim ‘Kimseyle istişare etmediğim için partilerin katılmasından doğal bir şey yok. O arkadakinde de bir mesele yok.

Hiçbir genel başkana haksızlık yapmam istemem, yapılmasın.’ Sosyal medya böyle. Ama sosyal medyayla sokak arasında da bir fark var. Yani inanın, gidip Anadolu’da gezseniz hani sosyal medyadaki kadar ağır eleştiriler olmaz. Çünkü vatandaş siyasetçilerden diyalog istiyor. Yani kendi köyünde AK Partili ile Gelecek Partili kavgalı olmadığı için, yukarıda da bir kavga görüntüsünü istemiyor.

Bizim durumumuz özel. Biz, siyasi tarihin en ağır saldırısı altındayız ve bir başsavcı eliyle CHP hedef haline getirilmiş durumda. AK Parti’nin de bugün Sayın Erdoğan’ın biraz da sinirli bir tonla siyasi operasyonu üstlendiğini ve sahiplendiğini görüyoruz. Bize de kendince başka bir rol biçiyor.”

“ERKEN REAKSİYON VERMENİN GEREKLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜM”

“O yüzden bizim durumumuz özel ama ben diğer siyasi parti genel başkanlarına da söyledim. Bundan sonraki süreçte de onlarla dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz. Zaten onların da üzüldüğü nokta: Partinin siyasi ortamında bir değişiklik olmadığı halde bir fotoğraf karesi üzerinden bu kıyametin koparılmasına tepki gösteriyorlar.

Hani CHP ile partiler arasında kurumsal bir sıkıntı yok ama tabii çok enteresan bir şekilde bir televizyon haberi, bir köşe yazısı, bir açıklama, bilinmeyen birinin attığı bir tweet bile bazen siyasi partilerin sırtına yük kalabiliyor. Ben bunun böyle olmaması açısından özellikle bu görüşmeyi gerekli gördüm.

Çünkü geçmişte yazılan bir köşe yazısını CHP’nin genel başkanı yazmış gibi değerlendiriyor siyaset bazen. O yüzden de erken reaksiyon vermek ve doğru yerde pozisyonunu açıklamanın gerekli olduğunu düşündüm. Yoksa ‘Bizimle ne alakası var’ deseniz zaman içinde sanki bu tutum sizin kurumsal tutumunuz gibi algılanıyor.”

“MEYDANLARDAKİ FOTOĞRAFLARA BAKTIKTAN SONRA, ÖYLE MECLİS’TEKİ FOTOĞRAFLA CHP’Yİ KİMSE YALNIZLAŞTIRAMAZ”

Özel, ‘Fotoğraf karesiyle CHP yanlızlaşlaştırılmaya mı çalışılıyor” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Meydanlardaki fotoğraflara baktıktan sonra, öyle Meclis’teki fotoğrafla CHP’yi kimse yalnızlaştıramaz. Biz her gün o ilin tarihinin en büyük mitinglerini yapıyoruz ve bunu herkes kabul ediyor. O yüzden CHP yalnızlaşmaz. Ayrıca o fotoğraf karesindeki genel başkanların bizim 19 Mart’tan beri yaşadığımız süreçte, Sayın Erdoğan ve Bahçeli dışındaki genel başkanlar, bizimle dayanışma göstermek için daha ne yapsınlar?

Kalktılar, partimize geldiler. Sosyal medyadan paylaşımlar yaptılar. Kendi grup konuşmalarında desteklediler. Yani o yüzden bir yalnızlaşma varsa o fotoğrafta, Sayın Erdoğan ile Bahçeli o fotoğraftaki diğerlerine göre daha yalnızdır. Çünkü onlar iki genel başkanla işi götürüyorlar. Muhalefette kimse bizi ayırmadı biz de kimseyi ayırmıyoruz. O yüzden ben orada bizim açımızdan bir sorun görmüyorum. Bir de esasen yaşadığımız bu süreç böyle olmasa, yani biz geçen sene 31 Mart’ta seçimleri kazandıktan sonra nisanda, mayısta Türkiye’nin biz dahil bir Meclis resepsiyonunda, bir şeyde herkesin olduğu bir fotoğrafı özleyen bir partiyiz biz.

Yani şöyle ki o zamanlar Sayın Erdoğan kendisinden ayrılıp parti kuran iki genel başkanı muhatap kabul etmiyordu, ellerini sıkmıyordu, bayramlaşma yapmıyordu. Doğrusu bugün yapılan. Diğer taraftan DEM Parti’yi; altı buçuk milyon oy almış, ‘Sen terör örgütünün partisisin’ diyorlardı onlara ve onlar şeytanlaştırıyordu. O yanlıştı, doğrusu bugün yapılan.”

“BİZE YAPILAN BUNCA SALDIRIDAN DOLAYI MECLİS’E GİRSEK KENDİMİZİ İNKAR ETMİŞ OLURUZ ARTIK”

“Ama bugün yapılan iş, bize yapılan bunca saldırıdan dolayı biz Meclis’e girsek kendimizi inkar etmiş oluruz artık Erdoğan bize bunları yaparken. O zaman ben kendi seçmenime ne diyeceğim? Ben geçen sene Meclis’e de girdim ayağa da kalktım. Parti böyle bir saldırı altında değildi. Partim birinci partiydi. Ve yeni bir sayfa açtık ve ‘Diyaloğa imkan tanıyoruz’ demiştik. Öyle devam ediyor olsaydık bugün Türkiye ne halde olurdu? Borsa ne halde olurdu? Ekonomi ne halde olurdu? Belediye hizmetleri ne halde olurdu?

Bugün Türkiye’de aksayan bir belediye hizmeti varsa mesela CHP yüzünden aksamıyor ki belediyeleri silkeleyen Erdoğan yüzünden aksıyor. O yüzden ben meseleye biraz şeyden bakıyorum: Bu bize yapılan bu iş artık tahammül sınırlarını bırakın, ahlak sınırlarını dışına çıktı. O yüzden biz orada yokuz. Ama kendinden ayrılan partileri hain görmek, altı buçuk milyon insanımızın oy verdiği partiyi terör örgütüyle eşlenik görmek sorunlu bir mevzuydu.

Erdoğan şimdi kendi yalnızlığını veya bizim ona meşruiyet vermeyen ve tepki gösteren, ülkenin ana muhalefeti, birinci partisi, kurucu parti seni dinlemiyor. Oradaki yalnızlığına çare ararken attığı bu adım, onu bir doğruya götürdü aslında. Baştan beri yapması gereken budur yani. Kimseyi ayırmaması lazım.”

“ADIMIN ÖZGÜR OLDUĞU KADAR HER İKİ KARARDAN DA EMİNİM”

CHP Lideri Özel, “Geçen yıl 1 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ayakta karşılamanız bazı CHP’li milletvekilleri tarafından eleştirilmişti. Bu yıl Genel Kurul’a katılmamanız milletvekilleri tarafından eleştirildi mi? Milletvekillerinin tutumu ne yöndeydi” sorusuna karşılık şöyle konuştu:

“O günün doğrusu oydu. Bu konuyu açan arkadaşımız çok fazla olmadı ama yarın açan olursa tekrar ona cevap veririz. Ama şu kadarını söyleyeyim: O günün doğrusu oydu. Zaten toplumun genelinde de destek gören bir süreci yürütüyorduk. Ama biz bunu yaptıktan yedi gün sonra bir siyasetçiyi İstanbul’a başsavcı atatıp Erdoğan bize balta çekti.

Ve 30 Ekim günü itibarıyla da savaş ilan etti. Türkiye’nin en büyük belediyesini terör örgütüyle ilişkili diye görevden alıp kayyum atadı. Bugün Türkiye neler yaşıyor? Neler konuşuyor? Sayın Bahçeli Ahmet Özer için neler söylüyor, görüyoruz. Ne olduysa ben geçen sene 1 Ekim günü birinci parti olmanın sorumluluğunu yerine getirdim diyalog zemininin sürmesi, çatışma zemininin oluşmaması için.

Ama biri size balta çekiyorsa, savaş ilan ediyorsa o vakitten sonra savaş ilan edilen bir parti ne yapması gerekiyorsa onu yapıyoruz. Bugünün de doğrusu bu. Adımın Özgür olduğu kadar her iki karardan da eminim.”

“ANAYASA’YA UYMAYANLA ANAYASA YAPMAYIZ”

Özgür Özel, eski AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar’ın “AK Parti 2026 sonbaharında yeni Anayasa refarandumu yapmayı düşünüyor” açıklaması hatırlatılarak sorulan “Yeni Anayasa için tarih dillendirilmeye başlandı. Meclis’teki fotoğrafın yeni Anayasa için sandalye sayısı açısından bir yansıması olur mu” sorusuna karşılık şu değerlendirmeyi yaptı:

“Anayasa’ya uymayanla Anayasa yapmayız bir kere, çok net bir şekilde. Bunun dışında dünkü fotoğraftaki muhalif kesimde özellikle sosyal medyada ortaya çıkan bir negatif enerjiyi körüklemeye yönelik bir açıklama olarak değerlendiriyorum. Öyle Şamil Tayyar’ın yaptığı açıklama, muhalif seçmeni, Anayasa değişikliğinden kaygılı seçmeni travmatize etmeye yönelik bir açıklama. Gereğinden fazla bir önem atfetmeyi düşünmem bu aşamada.

Ama meşru muhataplarınızın böyle bir hazırlığı olduğu, çabası olduğu… Biz Meclis’in komisyonuna girerken de Anayasa meselesine nasıl yaklaştığımızı söylemiştik, tüm partilerden konuda gerekli açıklamalar gelmişti. Şu an için bizim radarımızda öyle bir şey görünmüyor. Siyasi radarımıza girmiş değil. Şamil Tayyar’ın açıklamasını görünce -kendisi de iletişimci, gazeteci- dünkü ortaya çıkan ruh durumunu istismar eden demeyeyim ama kendi partisi lehine ve muhalif seçmende travma yaratmak için ortaya attığı bir şey olarak değerlendirdim ben.”

“ERDOĞAN’IN BİRİNCİ AKTÖR OLDUĞU VE KONUŞTUĞU YERDE OTURUP DA ONU DİNLEYECEK BİR SİYASİ ATMOSFER YOK ŞU ANDA TÜRKİYE’DE”

Özel, “Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu yerde bulunmama durumunuz devam edecek mi” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Tabii konjonktür değiştiğinde, şartlar değiştiğinde partinin yetkili organlarında her şeyi tartışıyoruz. Mesela şu değil 10 Kasım’da Anıtkabir’e gideceğiz, Cumhurbaşkanı var diye Anıtkabir’e gitmemezlik yapmayız. Resmi törenlere katılmamazlık yapmayız. Bu başka bir şey. Ama Meclis’in açılışında Meclis Başkanı bir konuşma yapıyor çok kısa. Ardından Cumhurbaşkanı’nı davet ediyor. Ve o sırada da İstiklal Marşı okunuyor hep beraber. Sadece Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını terk etmenin Meclis’te bir olanaksızlığı vardı.

Yoksa Numan Kurtulmuş’u dinleyip çıkmayı da tercih edebilirdik ama o sırada bir İstiklal Marşı seremonisi var ve Meclis’te bu hoş bir görüntü olmazdı. Cumhurbaşkanı’nın Meclis’e gelip yürütmenin başı olarak yargıya verdiği talimatla yasama organının ana muhalefet partisine operasyon yaptığı bir siyasi süreçte, orada onu dinlememiz düşünülemezdi. Gelecek sene 1 Ekim’de aynı durum olursa aynı tutumumuz olur. Ama bir senede siyasette ne gelişmeler oluyor? 

Geçen seneden bu seneye bakınca neler yaşadık, gördünüz ama böyle resmi törenleri boykot etme gibi bir yaklaşımımız bizim olmaz. 10 Kasım’a, 29 Ekim’e Anıtkabir’e gideriz. Ama Erdoğan’ın birinci aktör olduğu ve söz söylediği, konuştuğu yerde oturup da onu dinleyecek bir siyasi atmosfer yok şu anda Türkiye’de.”

“DUYUMLARI DOĞRULAYAN, ENDİŞELERİ KÖRÜKLEYEN BİR ATAMA”

Özel “İstanbul’daki mahkeme başkanlarının değişeceğine yönelik önceden bilginiz olduğunu söylemiştiniz. Son değişikiliklerden sonra görüşünüz nedir? Yeni operasyonların olabileceği yönünde yorumlar yapılıyor. Neler söylersiniz” sorusuna karşılık şunları söyledi:

“Duyumları doğrulayan, endişeleri körükleyen bir atama oldu. Ama bugünden bir şey söylemek istemem. Yani sonuçta ben İzmir’e gittiğimde, operasyon yapıldığında dedim ki ‘Bu süreç, İstanbul süreci gibi yürürse İstanbul süreci gibi mücadele ederiz. Ama değilse yargı sürecini takip ederiz.’ İzmir’de iddianame 10 günde yazıldı. Mahkeme kasıma bırakılınca, uzak bir tarihe, o dosyadaki herkese tahliye verildi. Tutuklulukların olduğu dosyaya da yakın bir tarih verildi.

Şimdi de yine yakın bir tarihte ve birinci mahkemede de tutukluların yarısı da tahliye edildi. Tutuksuz yargılamaya doğru bir şey… Tabii bütün süreçler İzmir’de iyi gidiyor diyemem. Ama hiç olmazsa ilk bakış açısıyla yedi-sekiz aydır iddianame beklediğimiz yerde 10 günde yazılan bir iddianame var. Biz de o zaman takım elbisemizi giydik, kravatımızı takıp gittik, mahkemeyi izledik.”

“KOOPERATİFÇİLİKTEN BELEDİYE BAŞKANI, İL BAŞKANININ TUTUKLU OLDUĞU NEREDE GÖRÜLMÜŞ”

“Tabii ki bir yandan baktığınızda Esenyurt’ta 30 bin tane konut mağduru yaratmışlar. Millet derdini anlatacak yer bulamıyor. Ve tamamı AK Partili siyasi aktörlerin kusuru var. Bir tane soruşturma açılmamış. TOKİ mağdurları derdini anlatacak makam bulamıyor ayrı ayrı şeylerde. Buralarda bir tane soruşturma açılmamış. İzmir’de iyi niyetle kurulmuş, ön ayak olunmuş bir kooperatifin kimi daha süresi dolmamış, kimi belli aksaklıklardan dolayı olmuş ama ilerleyen ve iyi niyet protokollerinin yaptırdığı bir yerde kooperatifçilikten belediye başkanı, il başkanının tutuklu olduğu nerede görülmüş?

Türkiye’nin pratiğinde kooperatiften ceza alan falan kimse yok böyle şeylerden gerçekten. Şey deniyor mesela: Bir ara dolandırıcılık dediler. Hadi dolandırılan diyelim ki kooperatifler, dolandıran nerede? Hepsinin MASAK raporları alınmış ama bir tanesi dosyada yok çünkü tertemiz çıkmış. Böyle acayip bir durum var. Ama yine de o kadar kötü bir pratik yaşatıyor ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İzmir’deki iddianamenin yazılmasına, ağırlıklı tutuksuz yargılama olmasına yakın tarihi duruşma günleri verilmesine kıymet biçer durumdayız. Anadolu yakası için şimdiden bir şey söylemek istemem. Ama başta dediğim gibi duyumları doğrulayan endişeleri körükleyen bir iş yaptıkları da kesin.”

“ÖNCEKİ BELEDİYE BAŞKANI VE MİLLETVEKİLİ, BABA-OĞUL İLİŞKİSİ İÇİNDE DEZENFORMASYON YAPIYORSA BUNA NİYE, KİMSE HAMLE YAPMIYOR”

Özel, “Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik olarak yürütülen konser soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonun devamının geleceğini düşünüyor musunuz? Özellikle ABB Başkanı Mansur Yavaş’a yönelik bir operasyon bekliyor musunuz” sorusuna karşılık şöyle konuştu:

“Bunu konuşan, tartışan Melih Gökçek ve oğlu. Ben de Ankara Adliyesi’ne seslendim zaten. Dedim ki bunlar bu kararları nereden biliyorlar? Bu operasyonu nereden biliyorlar? Şimdi de bir şey yapacak, olacak diyorlar. O zaman nerede soruşturmanın gizliliği? Ya dezenformasyon, o zaman niye böyle şeyler yapıldığında gerçek olmayan bilgiyi alenen yayma suçu sadece muhalefet partileri için mi var? 

İktidar partisinin önceki büyükşehir belediye başkanı ve şimdiki bir milletvekili, baba-oğul ilişkisi içinde dezenformasyon yapıyorsa buna niye, kimse hamle yapmıyor? Ben bu soruma cevap bekliyorum. Onun dışında ne düşünüyorum, böyle şeylerin Ankara Adliyesi’nde yaşanmıyor olduğunu ümit etmek istiyorum ama bir cevap bekliyoruz.”

“KENDİ PİSLİĞİ ELİYLE MANSUR YAVAŞ’A KARA ÇALMAYA ÇALIŞAN BİR KUMPAS”

Özgür Özel, “Soruşturma dosyayında MASAK listesinde adı geçenlerden biri, Osman Gökçek’e gidip dilekçe vermişti. Savcılığa değil de Osman Gökçek’e gidiyor olması hakkında ne söylersiniz” sorusuna karşılık şu yanıtı verdi:

“Soruşturma dosyasında ki herkesin MASAK raporu tertemiz, bir kişinin pis. O kişi de soruşturma dosyasında yok. MASAK raporuna bakıyorlar ve soruşturmada olmayan Melih Gökçek artığı bir pisliği, Osman Gökçek’e güya gidiyor ve soruşturma dosyasına dahil ediyorlar. Ve bu kişinin itirafçılığıyla tutuklamalar yapıyorlar ve yargılama yapıyorlar.

Yani hani balık baştan kokmuş denir ya, tuzla balık yer değiştirirmiş durumda. Olacak iş değil. Dosyada olmayan bir suçluyu bulup, dosyaya sokup, itirafçı yapıp, onu salıp geri kalanına işlem yapıyorlar. Orada dosyada bir suçlu var, MASAK raporu kirli bir kişi var. O da Melih Gökçek artığı birisi. Kendi pisliği eliyle Mansur Yavaş’a kara çalmaya çalışan bir kumpas kurmuş durumdalar orada yani. Dosyanın o detaylarına hep hakimim, takip ediyorum.”

“BİR ÜLKEDE DARBE YAPILIYORSA DÜNYADAKİ BÜTÜN ULUSLARARASI SİSTEMİN BUNDAN HABERDAR OLMASI GEREKİYOR”

Özgür Özel, mitinglerin yurt dışına taşınacak olmasına dair soru üzerine şunları söyledi:

“Brüksel’deki mitinge karar verdik. Brüksel’deki miting, Brüksel’in özel konumu gereğince çok önemli. Bunu yapacağız. Yurtdışı mitinglerini nasıl bir takvimde yapacağız, tüm ülkelerde yapacak mıyız veya Türk nüfusun yoğunlukta olduğu ülkelerde yapacak mıyız; bu konuda henüz verilmiş kesin bir kararımız yok. Kesinleşen şey Brüksel’de miting yapacağımız.

Ama tabii önemli bir adım bu. Ve hem oradaki yaşayan vatandaşlarımızın böyle ciddi bir talebi var. Hem de sesimizi dünyaya ve yurt dışına duyurmak için çünkü bu bir darbe ve darbe bir ülkede yapılıyorsa dünyadaki bütün uluslararası sistemin bundan haberdar olması ve buna karşı bir dayanışma içinde olması gerekiyor demokrasiye bağlı tüm devletlerin. Bu konuda sesimizi duyanlar var, duymayanlar var. O açıdan ben bunu önemsiyorum.”

“MİTİNGLER DE DEVAM EDECEK MÜCADELE DE DEVAM EDECEK”

“Biz geri adım atmaya, durmaya niyetli değiliz. Kışın iklim elverdiği ölçüde mitinglerimize devam edeceğiz. Yani çok olağanüstü iklim şartlarıyla miting yapılamaz bir duruma gelmedikçe mitinglere devam edeceğiz. İlk fırsatta devam edeceğiz çok kötü şartlar oluşursa da. Bazen ulaşımın imkansız olduğu, işte karın, tipinin dolunun. Diyelim ki yapamadık. İlk fırsatta yapacağız. Daha uygun, daha elverişli coğrafyalarda yapacağız. Mitingler de devam edecek mücadele de devam edecek. Sandığa kadar, sandık gelene kadar CHP bir kampanyanın içinde olacak.

Bu kampanyanın başlama gerekliliğini hatırlarsanız, tabii biz zaten 19 Mart darbesinden önce de erken seçim istiyorsak adayımızı da belirleyelim, bir yandan adayımızın cumhurbaşkanlığı adayı ofisini de netleştirelim, bir yandan da program çalışmalarımızla birlikte partinin programı, hükümetin programı ve seçim vaatlerini olgunlaştıralım diyorduk. Bu takvimi sürdürüyoruz. Ama iki eğri var: 19 Mart ve devamındaki yedi gün, 26 Mart’a kadar Saraçhane’de yapılan mitingler, tepkiselliğin en üst noktada; yüzde 100 olduğu ve başka bir şeyin konuşulmadığı mitinglerdi.

Maltepe ile birlikte Anadolu’ya adımımızı attığımız andan itibaren… Mesela Maltepe mitinginin metninin yüzde 25’i vatandaşın diğer sorunlarıyla ilgili, yüzde 75’i tepkiydi, daha bir hafta olmuştu. Anadolu’yu gidip İstanbul’a geldikçe şimdi mitingin tepkisellik söylemi yüzde 30’lara kadar geldi, vatandaşın diğer sorunları yüzde 70’e kadar çıktı. Ekonomi, emekli, asgari ücretli, işsizlik, enflasyon konuşuyoruz. Ve yüzde 70 ekonomi ve yakıcı sorunların, yüzde 30 da demokrasi sorununun ve içinde bulunduğumuz saldırının, darbe sürecinin tepkisini veriyoruz.”

“ARTIK MİTİNGLERDE CHP’NİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ DUYULACAK”

“Bundan sonraki süreçte elbette bu tepki kısmı muhafaza edilecek ama ekonomi kısmında artık sorunların yanında CHP’nin çözüm önerileri duyurulmaya çalışacak. Bu da mitinglerin tonunu biraz daha kampanya mitinglerine dönüştürmüş olacağız. Yani insanlara biz yakıcı sorunlarına hangi çözümleri öneriyoruz…

Mesela geçende okul suyu projesi anlatılınca hep alkış alıyordu yerel bir hizmet olarak. Ama hiçbir çocuğun kantinin önünde birinin çift kaşarlı tost yerken öbürünün bakmayacağını, tüm öğrencilere öğle yemeğinde üç kap sıcak yemek verceğimizin bir seçim vaadimiz olacağını söyledik. Meydan en çok alkışı buna yaptı. Yani o yüzden artık CHP’nin somut önerileri de duyulmaya başlanacak. Bunun tabii bir takvimi, bir iletişim stratejisi olacak.

Ama hem milletvekillerimiz sahalarda yaptığı programlarda hem biz mitinglerimizde içinde bulunduğumuz darbe sürecine tepkimizin yanında, yakıcı sorunları tespitimizin yanında çözüm önerilerimizi de dile getiriyor olacağız bundan sonra. Bu, cumartesi günü saat 17.00’de seçim yasakları başlayana kadar devam edecek. Hangi cumartesi onu henüz bilmiyoruz.”

“39’UNCU OLAĞAN KURULTAY’IN YAPILMASI BÜTÜN TARTIŞMALARI BİTİRİR”

Özel, “24 Ekim yaklaştıkça kurultay davası yeniden konuşulmaya başlanacak. Sizin 24 Ekim’den beklentiniz ne? 39’uncu Olağan Kurultay’ın tarihinin açıklanması bütün tartışmaları bitirir mi” sorularına karşılık şöyle konuştu:

“39’uncu Olağan Kurultay’ın yapılması bütün tartışmaları bitirir. Ondan sonra İstanbul il kongresinin yapılması da İstanbul’daki tartışmaları bitirir. Çünkü mahallelerden başlayan, tüm süreçlerin yeni baştan başladığı, her yerde sandık kurduğumuz mahalle seçimleri ilçe seçimleri, şimdi il seçimleri ve ardından kurultay olacak. Yeni delege, yeni irade davaların konusuz kalması açısından buradan sonra herhangi bir şüphe yok. Zaten bu süreçte bunun aksini iddia eden de yok.

Ama birileri son bir gayret, işte İstanbul’da neler yapılmaya çalışılıyor görüyorsunuz. Ama CHP de herhalde bu ülkede tüm siyasi partiler içinde, seçim hukukuna en hakim hukukçuların olduğu seçimlerin, kurultayların nasıl yapılacağını, nelerin olabileceğini, nasıl kararların çıkabileceğini en iyi bilen kadrolar bizde. Bu konuda hiç şüphe yok. Karşımızda büyük bir organize saldırı var ama bugün biraz konuşmamda da değindim, CHP’nin bunlara karşı almış olduğu tedbirler ve seçim hukuku konusunda ilçe, il ve Yüksek Seçim Kurulu’nun istikrarlı kararlarını bizim nasıl takip ettiğimizi ve onların o kararlara nasıl uygun kararlar alırsan görüyorsunuz.

Aksi tüm sistemi çökertirdi zaten. O açıdan bu süreç bu tartışmaları geride bırakacak. Ama kurultay yapılıp da mazbata alınana kadar birilerinin bu süreçleri kötüye kullanmak isteyeceğine bir şüphem yok. Mahkemenin normal şartlarda 24’ünde esastan bir karar verip davayı reddetmesini beklerim. Ama bir erteleme daha olup kurultayın sonrasına bırakma gibi bir karar da şaşırtıcı olmaz. Onun dışında bir karar beklemiyorum açıkçası.”

“BU VAKİTTEN SONRA, ‘BENİM KAYYUMUM DURUYOR’ DEMEK, KENDİ KUM HAVUZUNDA KAYYUMCULUK OYNAMAKTIR”

“İstanbul İl kongresiyle ilgili süreç devam ediyor, 45’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde süren dava 21 Kasım’a ertelendi. Olağanüstü il kongresinde de mazbata alındı ama kayyum uygulaması devam ediyor. 19 Ekim’de İstanbul olağan il kongresi olacak, kayyum ondan sonra da 21 Kasım’a kadar devam edecek mi” sorusuna karşılık Özel, şu yanıtı verdi:

“İstanbul 45’inci Asliye Hukuk, kendi kum havuzunda kayyumculuk oynuyor. Şu anda atadığı kayyumun bir geçerliliği yok. Partiyi kimin yöneteceği mazbatayla belli olur ve o kayyum kararından sonra delegeler geldiler. 45’inci Asliye’de davacı kişi, İstanbul il kongresinde seçilen kurultay delegelerinin iptalini istediği gibi, İstanbul il delegelerinin de iptalini istemişti. 45’inci Asliye, kurultay delegelerini iptal edip kendince, ‘İl delegeleri mevcuttur ve ayaktadır’ diye karar kurmuştu.

O delegeler toplanıp yeniden Özgür Çelik’i seçtiler ve ona devlet kapı gibi mazbata verdi. Bu vakitten sonra ‘Benim kayyumum duruyor’ demek, kendi kum havuzunda kayyumculuk oynamaktır. Sırf CHP’yi kendince tartıştırmak için diplomasını reddediyor. Yeminini, cübbesini inkar ediyor. Olmayacak bir şey yapıyor. Şimdi dava konusu olanın dışında bir grup delege yeniden seçildi, ilçe kongreleri yapıldı, il kongresi yapılacak. Ondan sonra o iki yıl önceki kongreyle uğraşadursun burada başka bir şey var ve yeniden bir şey kuruluyor. Özgür Çelik yeniden aday olur seçilir. Başka birisi aday olabilir, seçilebilir.

Onun muhatap ve meşgul olduğu mesele çok geride kalıyor. Bu yüzden bu dava konusuz kalmıştır. Bu mazbatayla da konusuz kalmıştır, o mazbatayla da konusuz kalacak. Yapabileceği bir şey yok. Türkiye’de de partileri kimin yöneteceğine seçim kurulları ve Yüksek Seçim Kurulu karar veriyor. Anayasa’da böyle yazıyor. 45’inci Asliye, diplomasını falan inkar ederek kendisine verilen kötülük rolünü oynuyor.”

“EKREM İMAMOĞLU ADAY OLABİLDİĞİ SÜRECE ADAYIMIZDIR”

Özel, “Ekrem İmamoğlu cezaevinde, siz her fırsatta aday olmayacağınızı söylediniz. ‘Mansur Yavaş için de ön seçim yaparız’ dediniz. Seçmen ‘Bizim adayımız Özgür Özel’ refleksi gösterirse tutumunuz aynı mı olur” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Ben netim. Birincsi, bizim adayımız Ekrem İmamoğlu. Çünkü arkasında artık ben, parti, yetkili kurullar ya da iki milyon CHP’li değil, 15 buçuk milyon vatandaşın oyu var. Ekrem İmamoğlu aday olabildiği sürece adayımızdır. Ama işte istinafın onayladığı dosya Yargıtay’da onaylanır, siyasi yasak gelirse ya da diploma… Biz tabii ki yürütmeyi durdurma ve diplomanın iadesini bekliyoruz, bütün o diplomasını 30 yıl önce almış insanlarda olduğu gibi. Ama yine de başka bir şey yaparlar, adaylığına engel olurlarsa o güne kadar adayımız Ekrem İmamoğlu, mücadele ederiz.”

“MANSUR BEY ÖNEMLİ BİR SEÇENEK”

“Ben Mansur Bey ile ilgili ‘Ön seçim yaparız’dan ziyade şunu söyledim: Mansur Bey önemli bir seçenek. Tutun ki Mansur Bey’i ya da bir başka adayı belirleme sürecinde bu kararı ben tek başıma veya yetkili kurullarla vermek yerine, biz artık 23 Mart günü bütün üyeler ve hatta halk yoklamasının tadına vardık. Mesela güncel siyasette bolca konuşulur ya cumhurbaşkanını halkın seçmesi. Buradan mesela geriye gitmek zordur. Çünkü geniş halk kitleleriyle siz Cumhurbaşkanı seçtiyseniz, ‘Bırak biz bunu Meclis’te kendimiz seçeceğiz’ demek zor bir geri adım olur.

Ama ne olur? Cumhurbaşkanı tarafsız bir cumhurbaşkanı olabilir, bütün partilere eşit mesafede olacağı kesin garanti altına alınır, aday olma koşullarında belki parti bağlantısı gibi meselelere başka katı tedbirler alınır ki taraflı Cumhurbaşkanı’ndan çok ağzımız yandı. Ama millete, ‘Sen Cumhurbaşkanı seçmeyeceksin, biz yine Meclis’ten seçeceğiz’ demek zordur. Çünkü bazı adımlar kat edildikten sonra geri dönmek doğru olmaz. Ben CHP’nin attığı bu adımın, başta kendisi ama göreceksiniz birkaç seçim sonra Türkiye siyaseti açısından da önemli bir kazanım ve geri atılamayacak bir adım olacağını düşünüyorum.”

“GERİ DÖNÜŞ OLMAZ”

“Çünkü bir tarafta bir adayı bir pazar günü 15 buçuk milyon seçmen gidip adaylaştırırken öbür tarafta ‘Ben Genel Başkanım ben doğal adayım veya bizim partimizin yetkili kurulları şunu aday gösterdi’ meselesi tüm partiler açısından güçleşecektir. Bugünden bakıldığında bunu pratik olarak, güncel olarak yaşamadığımız için ama görülmez ama mesela 1970’lerde CHP’nin ön seçimleri Adalet Partisi’ne sandık koydurmuştur. Sonra da yasal düzenleme getirmiştir bu işler.

Çünkü köyde der ki ‘Ecevit üyesine soruyor milletvekilini de bizimkini neden Süleyman Bey belirliyor’ dediğinde o sandıktan Adalet Partisi de kaçamadı. Önce getirdiler, sonra yasal düzenlemeler yapıldı. O yüzden bu aday belirleme yöntemi ileride Türkiye’de bütün partilerin de ‘Bizim adayımız o ama bir halk yoklamasına sunalım’ veya ‘Bu adaylar içinden üyemiz hangisini seçiyor’ demesine yol açacak. Dünyada örnekleri vardı, ‘Biz ne zaman geliriz’ diyorduk, ‘Genişletilmiş bir ön seçimde kimler oy kullanabilir’ diyorduk.

19 Mart’ta darbeye karşı o kadar olağanüstü bir refleks vermek icap etti ki ‘Koyun yanına bir dayanışma sandığı, görelim ne olacak’ dedik. Halk geldi, meseleye el koydu 15 buçuk milyon kişiyle. Orada örneğin 550 bin oy kullanılsaydı bugün bunu konuşmuyor olurduk. O açıdan oradan geri dönüş olmaz.”

“MANSUR BEY ADAYLAŞACAK OLSA BUNU ÜYENİN VE TOPLUMUN ÖNÜNE KOYUP ONLARIN RIZASINI ARAMAK GEREKİR”

“Diyelim ki Mansur Bey adaylaşacak olsa ya da çoklu bir yarış olsa da benim düşüncem parti gerekli çalışmaları yapar, anketine bakar ama en sonunda yine bunu üyenin ve toplumun önüne koyup onların rızasını aramak durumunda olur.

Aksi durumda şöyle bir risk barındırır, samimi kanaatim o: Bu sefer 15 buçuk milyon oyla gelmiş birisinin yerine gösterdiğin aday da o güçlü, meşru destek aranmadığında başka bir tartışma başlayabilir. ‘Yerine aday, yedek aday’ gibi ne Mansur Bey’in ne benim isteyeceğim ne aday kim olacaksa o adayın isteyeceği bir tartışmanın alevlenmesini biz istemeyiz.”

“MANSUR BEY KİMSENİN YEDEĞİ DEĞİL”

Özel, “‘Mansur Bey B planı olarak görülüyor’ diye konuşuluyor. Görüşmenizde bu durum gündeme geliyor mu” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Mansur Bey kimsenin yedeği değil, benim gözümde de öyle değil. Mansur Bey’in kendi gönlünde de öyle değil. Ama Mansur Bey bu milletin gönlünde yeri olan çok önemli bir siyasetçi. İhmal edilemeyecek, yok sayılamayacak bir figürdür. Bunu böyle görmek lazım. Zaman ne getirecek, Mansur Bey ne düşünecek, toplum ne düşünecek, nasıl bir noktaya geleceğiz? O gün gelmediği için, bugün o gün değil. Bunları konuşmak o açıdan yersiz ama Mansur Bey ile aramızda bu konuda en ufak bir çelişki yok.

Hatta hatırlarsınız, ön seçim kararı alıp da yapılmadan önce birtakım spekülasyonlar bolca ortaya atılıyordu. Biz hep diyorduk ki ‘Biz üçümüz oturduk, konuştuk ve bir sorun olmayacak.’ Ön seçim günü Mansur Bey gitti, Ekrem Başkan’a oy kullandı. Meseleleri o yönüyle görmek lazım. Bir sıkıntı, bir problem yok ama tabii o gün gelmeden bir şey söylemek için de çok erken. Benim kendimle ilgili pozisyonum net. Ben şöyle bakıyorum: Denklemi çözmek için değişkenleri sabitlemek lazım. Denklemi çözecek kişi kendini denkleme sokarsa, değişkeni sabitleyemezsin. O zaman yanlış çözebilirsin.”

“ŞİRKETLERİN ORTAKLIK YAPISININ DEĞİŞTİRİLİP SONRA EL KOYMA İŞLEMİNİN YAPILDIĞINA YÖNELİK İDDİALAR VAR, ÇALIŞIYORUZ”

CHP lideri Özel, ocak ayından bu yana suç örgütü lideri olarak tanınan Aziz İhsan Aktaş’ın mal varlığına bu hafta el konulmasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Birincisi Aziz İhsan Aktaş meselesi herhalde AK Parti’nin bütün siyaset sürecinin özeti gibi bir mesele. Birine yasak olan birine serbest, birine haram olan birine helal. Öyle bir nokta ki 380 tane yerden ihale almış, CHP’li yerlerden aldığı 80 tanesi soruşturuluyor. Bu kişiler ya hapse atılıyor ya hapisle tehdit edilip parti değiştirmeye zorlanıyor. Belediyelere buradan hamle yapılıyor ama AK Parti’li belediyelerle ilgili hiçbir soruşturma yok. MHP’li belediyeyle en çok çalışmış, hiçbir soruşturma yok.

Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı gün, 19 Mart’ta mal varlığına el konuluyor, Aziz İhsan Aktaş’ın bugün konuluyor. Bana gelen bir bilgi de kritik ve önemli birkaç şirketine el konulmadığı yönünde. Ona önümüzdeki günlerde bakacağız. Farklı bir formülasyonla önce o şirketlerin ortaklık yapısının değiştirilip sonra el koyma işleminin yapıldığına yönelik kuvvetli iddialar var, onu çalışıyoruz.”

“SUÇUN İÇİNDE OLAN SUÇ ÖRGÜTÜNÜN LİDERİ ‘BEN İTİRAFÇI OLDUM’ DİYOR, SERBEST KALIYOR”

“Bir de örgütün adı Aziz İhsan Aktaş Suç Örgütü. Örgütün kurucusu belli. Diyelim ki bir suç var, bu suça iştirak eden farklı farklı siyasi partiler var. Bunlardan sadece birine gidiliyor ama işin enteresanı, her suçun içinde olan suç örgütünün lideri, ‘Ben itirafçı oldum’ diyor, serbest kalıyor. Kime kara çaldıysa onlar hapiste duruyor. Örneğin herkesin gözünün önünde Isparta Belediyesi’ne A8 long araç almış, onu soran yok ama öbür tarafta seçim zamanı bir ay bir tane sesli araç dolanmış, bunu rüşvete, irtikapa sokuyorlar.

O dönemde belediye başkanı devlet memuru değil. Rüşvet, irtikap devlet memurunun suçlanabileceği şeyler. Belediye başkanı aday o sırada, serbest meslek erbabı geziyor. O yüzden tam böyle AK Parti’nin ortaya koyduğu mesele, bütün Türkiye’nin gözünün önünde, ayakkabı kutularından paralar çıktı. Önce, ‘FETÖ’cüler koydu’ dediler, sonra faiziyle geri istediler, aldılar. Elbise torbalarından paralar çıktı, bakanlar delillerin yanlış olduğu değil, usulüne uygun toplanmadığı iddiasıyla hukuk devletini savundular.

Bugün suçtan delile, delilden suçluya gitmek, modern hukukun gereğiyken önce bir kişiyi suçlu ilan edip onun için delil arıyorlar, delil üretiyorlar. Tarih bu yapılanları elbette büyük adaletsizlik, büyük haksızlık, büyük eşitsizlikler ve büyük bir utanmazlık olarak kaydedecek. Olacak iş değil yaptıkları işler.”

“GRUP BAŞKANVEKİLLERİMİZ BAKANLIKTAN YARGI PAKETİNE İLİŞKİN BİLGİLENDİRME TALEP EDECEK”

Özel, “Önümüzdeki hafta AKP’nin çalışmayı tamamlamayı planladığı 11’inci yargı paketi gündemde. Pakette suça sürüklenen çocuklarla ilgili bir düzenleme yapılacak, sizin bu konuda tutumunuz ne olur” sorusuna şu yanıtı verdi:

“11’inci yargı paketinin içinde nasıl bir düzenleme yapacaklarına ilişkin bizimle bir bilgi paylaşmadılar. Tüm siyasi partilerin çok iyi hukukçuları var. Suça itilen çocuklar meselesi, iki ucu keskin bıçak bir mevzu. Bunun Almanya’da, Fransa’da birtakım farklı örneklerini bizim hukukçu arkadaşlarımız çalışıyorlar. B

u meselenin gündelik siyasi tartışmaların dışında, Meclis zemininde, bu konudaki çok iyi hukukçuların birlikte tartışması ve varılan kararın kamuoyuyla paylaşılmadan önce bir mutabakatın sağlanması gerektiği bir alan burası. Yoksa bu iş bir tartışma alanına sokulursa çok kötü sonuçlar doğurabilir. Biz meseleye bu sorumluluk çerçevesinde yaklaşıyoruz.

Önümüzdeki günlerde grup başkanvekili arkadaşlarımız, hem yargı paketiyle ilgili hem bu konuyla ilgili hem Adalet Bakanlığı’ndan hem AK Parti grubundan bu spekülatif duyumlar çerçevesinde de bir bilgilendirme talep edecekler.”

“Geride kalan bazı arkadaşlarımız var”

Özel, “Bir televizyon programında performansından memnun olmadığınız vekiller olduğunu söylemiştiniz. Toplantıda bu yönde bir uyarınız oldu mu” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Daha oraya gelmedik… Grubun önemli bir kısmı verilen görevleri çok büyük bir iştahla, kendini paralayarak yapıyor. Biz bunu saha performanslarıyla da görüyoruz. Bu konuda geride kalan bazı arkadaşlarımız var. O konuyu uygun zaman, zemin içinde, uygun bir dille arkadaşlarımızla ve grubumuzla paylaşacağız. Ama bugün ben kısa bir açış konuşması yaptım, kapalı kısımda sözü arkadaşlara bıraktık.”

“Endişem bu konunun konuşulmasını partiye zarar verdiğidir”

Özel, “24 Ekim ya da sonrasında, bir mutlak butlan kararı çıkarsa ne olur? Kılıçdaroğlu’nun duruşmalar öncesindeki tutumu, sessizliği tartışıldı. Son yaptığı açıklamada, ‘Eski genel başkanlarla bir araya geliriz, bu meseleyi konuşuruz’ dedi. Bu açıklama sizi tatmin etti mi” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Gruba ve bütün arkadaşlarımıza bu konunun tartışıldıkça partiye zarar verebileceğini anlattım. Gerçi anketler beni yanılttı. Ben bu konunun çok tartışıldığı ağustos ayında bir düşüş bekliyordum, öyle bir şey yaşanmadı. Artık meselenin ne kadar kötü niyetli olduğu görülüyor, yani anketlere yansıyan bir olumsuzluk görmedim. Ama endişem bu konunun konuşulmasının partiye zarar verdiğidir. Milletvekillerine ve yönetici arkadaşlara, ‘Bu konuyu konuşmayın, gündeminizden çıkarın’ demişken en üst noktadan kendi gündemime almayı ve yeni bir şey başlatmayı doğru bulmuyorum.”

“Olağan kurultaylar bir değişim talep eder”

Özel, 39’uncu Olağan Kurultay’da PM’de değişim olacağı, yüzde 50 oranında değişim yaşanacağı iddialarının sorulması üzerine ise şunları söyledi:

“Siyasetin doğası gereği olağan kurultaylar bir değişim talep eder. Elbette olur ama böyle olağan dışı bir değişiklik, beklenenin ötesinde bir değişiklik değil, siyasetin talebi ve geneli üzerinde olur. Bugüne kadarki partinin geleneklerine uygun şekilde korunan kadrolar olacaktır, yenilenen kadrolar olacaktır. Ama öyle olağan dışı bir büyük değişiklik değil, siyaset geçmişimizdekilerle uyumlu. Bir oran vermeyeyim. Çünkü hemen istismar ediliyor. Zaten şimdiden oran verecek kadar bir kesin karar da verilmiş değil. Daha zamanımız var. Bir de bazı arkadaşlarımızla gelecekle ilgili ne düşünüyorlar diye sohbet etmeye ihtiyaç olacak. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’miz var. Mevcut durumda parti programı yenileniyor. Artık bir hükümet programının da yazılacağı, belki gölge kabinenin Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’ne doğru yönlenebileceği süreçler de olabilir. Onun için de arkadaşlarımızın kendi geleceklerinde, siyasi geleceklerinde ne düşündükleri de önemli olacaktır. O yüzden şimdi biraz erken buna oran vermek için.”

Başa dön tuşu