Çok katmanlı Levant planı, İran’ı kuşat Türkiye’yi sıkıştır

İsrail’in Orta Doğu’daki kanlı hamleleri, bölgesel savaş riskini büyütürken, genişleme doktrininin arkasında çok katmanlı hegemonya arzusu yatıyor. Enerji kaynaklarına erişim, ticaret koridorlarını kontrol etme ve jeo-ekonomik üstünlüğü kalıcılaştırma stratejisinin temelinde ise 1980’lerde formüle edilen Yinon Planı bulunuyor. Bu planda İsrail’in, gerçek güvenliğe ancak komşularının etnik, mezhepsel ve siyasi olarak parçalanmasıyla ulaşabileceği düşünülürken, söz konusu yaklaşımın İsrail’in stratejik reflekslerini belirlediği vurgulanıyor. İstihbarat analizleri ise İsrail’in Suriye-Irak ekseninde inşa etmeye çalıştığı Davud Koridoru’nun yalnızca İran’ı kuşatmakla sınırlı olmadığını; aynı zamanda Türkiye’yi güneyden sarmayı hedefleyen yeni bir cephe hattı olarak da değerlendirildiğini ortaya koyuyor. Terör örgütü SDG’nin İsrail’in taşeron gücü gibi konumlandığı plan, aynı zamanda İsrail destekli kuşatma mimarisinin fiili uygulaması olarak tanımlanıyor.

İsrail bir yandan da, ABD üzerinden SDG/PKK-YPG’ye aktarılan silah, teknoloji ve eğitimi denetim altına alırken, örgüte elektronik harp, İHA operasyonları ve nokta atış kabiliyeti kazandırıyor.

SDG’Yİ TAHKİM EDİYOR

Davud Koridoru’nun kuzey ayağı, Golan’dan Dera-Suveyda hattı ve El-Tanf üzerinden Irak sınırındaki Abu Kamal’a kadar uzanıyor. Bu güzergah, PKK/YPG’nin denetimindeki bölgelerle birleşerek hem tampon bölge hem de ileri saldırı üssü işlevi görüyor. SDG unsurları ise, Ayn el-Arab, Tel Rıfat, Menbiç ve Haseke hattında Türkiye’ye karşı savunma ve saldırı pozisyonlarını tahkim etmeyi sürdürüyor. Bu durumun sadece Suriye değil, Irak’ın kuzeyinde de Türkiye için yeni tehdit cephesi yarattığı, PKK’nın Sincar ve Mahmur’daki varlığının; İsrail’in İran’a yönelik jeopolitik geçiş yollarıyla kesiştiği belirtiliyor. 

LEVANT HAKİMİYETİ 

Strateji analizlerinde İsrail’in Suriye politikasındaki bir diğer hedefi ise İran’a saldırı düzenleyebilecek doğrudan bir geçiş hattı inşa etmek olduğu vurgulanıyor. Golan’dan başlayıp Dera-Zaviye hattı üzerinden Ürdün sınırını geçen, Irak’a ve oradan İran’a uzanan bu güzergâh, hem askeri geçiş yolu hem de Büyük İsrail doktrininin coğrafi altyapısı olarak tanımlanıyor. Stratejistlere göre İsrail, bu hat üzerinden İran’ın Levant bağlantılarını kesmeyi, Irak’ta mezhepsel ayrışmayı körüklemeyi ve olası savaşlar için üsler zinciri oluşturmayı hedefliyor.

DERA-SUVEYDA HATTI

Bölgesel kritik duraklar da, İsrail’in çok yönlü hazırlığını gösteriyor: Güney Lübnan’daki El-Nakkura Hizbullah’a karşı gözlem merkezi, Golan Tepeleri ise askeri istihbarat ve hava üstünlüğü için kritik nokta olarak değerlendiriliyor. Güney Suriye’deki Dera–Suveyda hattında İsrail destekli gruplarla oluşturulan kontrol bölgeleri ise kuzeyde PKK/YPG unsurlarıyla entegre edilmeye çalışılıyor

ENERJİ GÜZERGAHI

Analizlerde enerji hatları üzerindeki denetim mücadelesine de dikkat çekiliyor. Ben Gurion Kanalı Projesi, İsrail’in ekonomik üstünlüğü hedefleyen vizyonun ana kolonlarından biri olarak görülürken; Irak ve Körfez petrolünün İsrail limanları üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması, Suriye-Ürdün hattı boyunca bir boru hattı inşa edilmesi ve İran, Katar, Rusya gibi aktörlerin enerji nüfuzunun sınırlamasını hedeflendiği vurgulanıyor.

El-Tanf Üssü, ABD kontrolünde görünse de İsrail için doğuya geçişte stratejik bir kaldıraç işlevi görüyor.

LİMANLAR HEDEFTE

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Deniz Tansi, “Davud Koridoru ile PKK/YPG kontrolündeki bölgelerin birleşmesi, Türkiye’nin hem güneyden hem güneydoğudan kuşatılması anlamına geliyor” uyarısında bulunurken, Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni ise, “Bu kuşatma hattı sadece sınır güvenliğini değil, enerji ve ticaret yollarını da tehdit ediyor. İsrail’in enerji projeksiyonu, SDG’nin kontrolündeki bölgelerden geçerek Akdeniz limanlarına ulaşmayı hedefliyor. Bu durum, Türkiye’nin BOTAŞ, TANAP ve TürkAkım gibi projelerine jeopolitik rakip yaratma potansiyeli de taşıyor” ifadelerini kullanıyor. 

ÇİN’İ BALTALAMA PLANI 

Aynı zamanda Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne karşı, Batı’ya İsrail merkezli bir alternatif önerildiğine de değinen Prof. Dr. Köni; “Davud Koridoru’nun yalnızca askeri değil, ekonomik bir altyapı projesi. ABD’nin çekilme ihtimaline karşı El-Tanf Üssü’nü devralmaya hazırlanan İsrail, Abu Kamal’a ulaşımı kolaylaştırmak, İran bağlantısını kesmek ve doğuya doğru kesintisiz hareket kabiliyeti kazanmak istiyor” diyor.

[email protected] 

Kaynak: Web Özel

Başa dön tuşu
Haber Yeni Yüzyıl